Sayfalar

28 Ocak 2018 Pazar

Sıfır Tolerans

Kasımpaşa’nın deplasmanda Beşiktaş’a 2-1 mağlup olmasının ardından düzenlenen basın toplantısında, Kasımpaşa teknik direktörü Kemal Özdeş, görevinden istifa ettiğini açıkladı. Fakat olayın perde arkası, bu açıklamadan birkaç dakika sonra ortaya çıktı. Maçın ardından Kasımpaşa başkanı Turgay Ciner, telefonla Kemal Özdeş’i arayıp takımın oyununu eleştirdi. Özdeş de bunun üzerine istifa kararı aldı.

Geçtiğimiz sezonun üçüncü haftasında Rıza Çalımbay’ın istifasıyla birlikte göreve gelen Kemal Özdeş, elindeki mütevazi kadroya rağmen sahada ne yaptığını bilen ve pes etmeyen bir takım çıkartmıştı ortaya. Ayrıca Kasımpaşa’yı devraldığı dönemde, takımın küçülmeye gittiğini ve küme düşme hattını olduğunu da eklemek gerek.

Süper Lig’in yanı sıra, alt liglerimizde de durum bu şekilde işliyor. Örnek vermemiz gerekirse, 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Gümüşhanespor, sezona teknik direktör Levent Eriş ile başlamıştı. Ligin 12. haftasına gelindiğinde takım, aldığı 7 galibiyet ve 3 beraberlik ile topladığı 24 puanla ligin zirvesinde bulunuyordu. Her şey yolunda görünmesine rağmen, Levent Eriş hiç beklenmedik bir karar alarak istifa ettiğini açıklamıştı.

Bu ayrılığın ardından teknik direktörlüğe getirilen Ahmet Yıldırım, ilk maçına 26 Kasım’da çıktı ve Gümüşhanespor bu maçtan 0-2’lık galibiyetle ayrıldı. Daha sonraki dört maçında üç galibiyet alan Karadeniz ekibi, 18 hafta sonunda 39 puanla liderliğini sürdürmesine rağmen Yıldırım, şok bir kararla istifasını açıkladı. 21 Ocak tarihinde sosyal medya hesabından istifa ettiğini belirten 43 yaşındaki teknik adam, futbolumuzun en büyük problemlerinden olan bir durumu şu sözlerle özetlemişti:

“Gümüşhanespor’dan istifa ettim, yönetimde benden daha iyi hocalar var.”

***

Yukarıdaki iki örnekle ülkemizdeki yönetimlerin kendilerini futbola ne kadar hakim gördüklerini, teknik direktörlere ne kadar sabır gösterdiklerini görebiliyoruz. Peki Avrupa futbolunda bu durum nasıl işliyor, teknik direktörler değişiklikleri arasında ne gibi farklar var?


Avrupa’nın en büyük 5 liginde ve Süper Lig’de bu yüzdeleri kıyasladığımızda, Türkiye Süper Ligi, %61,1’lik oranıyla ilk sırada bulunuyor. %40’lık oranlarıyla ikinci sırayı Premier League ve Serie A paylaşırken, dördüncü sıra %33,33’lük oranıyla Almanya liginin. Toplam 20 takım bulunan Ligue 1 ve La Liga’da ise 6 takım teknik direktörleriyle yollarını ayırdı.


Aynı ülkelerin ikinci liglerinde de durum pek farklı değil. 18 takımlı TFF 1. Lig’de 13 takım, sezona başladığı teknik direktörle yoluna devam etmiyor. %72,2’lik yüzdesiyle zirvede bulunan TFF 1. Lig’i, %44,4 ile 2. Bundesliga takip ediyor. Üçüncü sırada %36,36’lık yüzdesiyle Serie B bulunurken, dördüncü sıra Ligue 2’nin. İspanya 2. Ligi’nde 22 takımdan sadece 6’sı teknik direktör değişikliğine giderken İngiltere Championship’te ise 24 takımdan sadece 6’sı hoca değiştirdi.

Teknik direktörlere toleransın alt seviyede olduğu ülkemizde, hocaların ne kadar diken üstünde olduğunu kavrayabilmek çok da zor değil. Ülkemiz liglerinin yaş ortalamasının bu kadar yüksek oluşunu, genç futbolculara az şans vermemizi bu konuya bağlamamız yanlış olur mu? Kendinizi bir teknik direktörün yerine koyun, bir takımın başına yeni geçiyorsunuz ve başarıya ulaşmanız için size çok kısa zaman veren bir yönetim var. Bu kısa sürede, başarıya 33-34’lük yıldızlarla mı daha rahat ulaşırsınız, yoksa gelecekte çok büyük bir yıldız olma potansiyeli olan 18-19 yaşındaki gençlerle mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder