Sayfalar

1 Ekim 2019 Salı

Wolverhampton Notlarım

Geçen sezondan beri belli maçlarda Wolves izlemeye çalışıyorum. İzlediğim maçlarından gözüme çarpan bir iki şeyi sizinle paylaşmak istedim, analiz yazısı olarak düşünmeyin, çıkarttığım bir iki notu buraya yazmak istedim sadece. Yanlışlar olabilir belki, keyifli okumalar.


Ellerindeki kadro, saha içerisinde oyun ve formasyon anlamında değişimlere oldukça elverişli. Geçtiğimiz sezon Dendoncker’in kadroya montelenmesiyle birlikte 3-4-3’ten 3-5-2’ye geçiş yaptılar, bu değişimin ardından gelen üst üste olumlu sonuçlarla birlikte de sezonu 7. sırada bitirip Avrupa Ligi’ne gitme hakkı kazandılar.

Sezonu Avrupa Ligi ön elemeleri sebebiyle çok erken açtılar, üç eleme maçında altı galibiyet alarak gruplara kalmayı başardılar ancak sezonu erken açan her takımın yaşadığı problemi onlar da yaşıyor. Bu sezon ligde istedikleri sonuçları almakta şu ana kadar zorlandılar fakat oynadıkları futbol ilerisi için umut veriyor.

3-5-2 oynadıkları maçlarda topla çıkışlarda kenardaki iki stoper çizgilere kadar açılıyor. Neves, Coady’nin yanına geliyor ve topu başarıyla 2. bölgeye çıkartıyorlar. 3-4-3 oynadıklarında ise bu işi Coady hallediyor. Üst düzey bir ayak tekniğine sahip, önde baskıyla karşılaşırsa attığı diyagonel uzun paslarla Traore ya da Doherty’i topla buluşturup hızlı bir şekilde takımı atağa çıkartabiliyor.

Savunmalarındaki bir diğer isim olan Boly’e ufak bir parantez açayım. Fizik bakımından yeterli olsa da bu seviyelerde bu kadar basit çalım yiyen, müdahalelerinde geç kalan bir adam daha izlememiş olabilirim. Piyango vurursa buradan vurabilir bize. 

Adama Traore, Wolves 3-4-3’ünün sağ ön kısmında bulunan isim. Hücumda çok etkin, çok hızlı ve gerçekten çok basit bir şekilde adam geçebiliyor. Kanat bek olarak başladığı maçlarda savunmada yetersiz olduğunu gösterse de solda Caner de oynasa Rebocho da oynasa çok büyük problem çıkartacağı aşikar.


Uzun çapraz toplarla savunmadan rahatlıkla çıkabildiklerini söylemiştim, ekleyeyim. Doherty’nin half-space’e doğru atacağı yalancı koşularla beki yanına çekip Traore’nin çizgide yalnız kaldığı bir oyun setleri var. 3-4-3’e döndükten sonra birkaç kez deneyip tehlike yaratmayı başardılar. Söylemiş olayım dedim sadece.

Ön alandaki Jota ve Jimenez’in uyumunu da beğeniyorum. Rakip topla çıkarken 1. bölgeden 2. bölgeye geçişi merkezde kalarak engellemeye çalışıyorlar. Zaman zaman yeni transfer Cutrone de görev alabiliyor. 

Bu takımın en önemli ismi bana kalırsa Moutinho. Yaşı diğer takım arkadaşlarına nazaran daha ileride ancak sahada bu bir problem olarak durmuyor. Akan oyunda yapabileceklerini zaten az buçuk tahmin edebiliyoruz. Değinmek istediğim kısım köşe vuruşları. Moutinho’nun kestiği kornerlerde, üç kişinin ön direğe yalancı koşu atması sırasında arka direkte bir isimle gol arıyorlar. İllaki bize de deneyecekler, sadece olursa “bakın yazmıştım” demek için yazıyorum bunu.

Tanımayan etmeyen yoktur fakat kaleci Patricio için de ufak bir not düşeyim. Bu seviyelerde defalarda maça çıkmış, tecrübeli bir isim. Çizgide dünya futbolunun belki de en iyilerinden biri, atik de bir isim. Topları tekte tutmakta gerçekten büyük problem yaşıyor, sebebini bilmiyorum. Atikliğiyle bu sıkıntıyı çözmeye çalışıyor, ayakları bence yeterli değil.

Dediğim gibi maçlarını izlerken dikkatimi çeken bir iki şeyi sizinle paylaşmaya çalıştım. Sonuç olarak, ligde aldığı kötü sonuçlara pek aldanmasak iyi olur, oynadıkları futbolu ben çok beğeniyorum. 3-4-3’le maça başlayacaklarını sanıyorum, oyunun akışına göre bir sekansta 3-5-2’yi de izletebilirler. Adama Traore & Caner (Rebocho) eşleşmesinden gözüm acayip korkuyor, orayı çok iyi işliyorlar.


26 Eylül 2019 Perşembe

4. Tur - Seri Başları

Az önce sona eren Sakaryaspor - 1074 Çankırıspor maçıyla birlikte 4. tura kalan 54 takım belli oldu. 3. turda rakibini mağlup ederek bir üst tura kalmayı başaran 46 takımın yanı sıra, geçtiğimiz sezon Süper Lig'i 6-13 arasında tamamlayan 8 ekip tek maç üzerinden oynanan eleme karşılaşmalarıyla 5. tura kalmaya çalışacak.

Geçtiğimiz sezon Süper Lig'i ilk beş sırada tamamlayan Galatasaray, Başakşehir, Beşiktaş, Trabzonspor ve Yeni Malatyaspor ise Ziraat Türkiye Kupası'na 5. turdan dahil olacak.

4. tura kalan takımların kesinleşmesiyle birlikte, eşleşmeler öncesi oluşan torbalar da belli oldu. Medyada ilk kez görebileceğiniz torbalar şu şekilde:




21 Ağustos 2019 Çarşamba

3. Torba İhtimalleri - Trabzonspor & Başakşehir



Avrupa Ligi'nde eleme heyecanı devam ediyor. Beşiktaş ve Başakşehir'in direkt olarak kaldığı gruplara, Trabzonspor'un erişebilmesi içinse Yunan temsilcisi AEK'i elemesi gerekiyor.

Gruplara kalınca işler bitmiyor tabii ki, grup aşamasında rakipler ne kadar kolay gelirse bir üst tura kalabilmek de o derece kolay olacak. Bu sebepten ekiplerimizin 3. torbaya kalabilmesinin de önemi büyük. Peki ama 3. torbaya nasıl kalabilirler, bakalım..


Gruplara direkt olarak katılan 21 ekibin sadece üç tanesi (Oleksandriya, Wolfsberger, Lugano) Başakşehir ve Trabzonspor'un altında. 4. torbanın 12 takımlı olduğunu düşündüğümüzde, katsayısı bizim takımlarımızdan düşük en az 9 takımın daha elemelerden gruplara kalması gerekiyor.

Şampiyonlar Ligi Play-Off Turu
APOEL - Ajax
Cluj - Slavia
LASK - C. Brugge
D. Zagreb - Rosenborg
Olympiakos - Krasnodar
Y. Boys - C. Zvezda

Cluj ve LASK Linz takımlarının katsayıları temcilcilerimizden düşük. Slavia Prag ve Club Brugge'ün turu geçmesi, bizim işimize gelecek.

Avrupa Ligi Play-Off Turu
Astana - BATE
Ararat - F91
Malmö - Bnei
Süduva - Ferencvaros
Feyenoord - H. Beer Sheva
Ludogorets - Maribor
Copenhagen - Riga
AEK - Trabzonspor
Legia - Rangers
AZ Alkmaar - Antwerp
FCSB - Guimaraes
Gent - Rijeka
PSV - Apollon
Strasbourg - E. Frankfurt
Braga - S. Moskova
Celtic - AIK
Linfield - Qarabağ
Espanyol - Zorya
Partizan - Molde
S. Bratislava - PAOK
Torino - Wolves

Ararat-F91 ve Suduva-Ferencvaros eşleşmelerinden kim gelirse gelsin üstümüze çıkamıyor. 2 takımın daha aşağımızda kalacağı bu açıdan garanti. Kırmızı olarak belirttiğim takımlardan en az 7 tanesi rakibini elemek zorunda. Tabii ki bu durum Cluj ve LASK Linz'in Şampiyonlar Ligi gruplarına kalması durumunda, ikisi de kalamazsa bu sayı 5'e düşecek.

Bnei, Riga, Rangers, Antwerp, AIK, Linfield ve Bratislava ekipleri bizim destekleyeceğimiz takımlar.

Trabzonspor'un katsayısı 8.00, Başakşehir'in katsayısı 10.500. Başakşehir'in 3. torba ihtimali, bu sebepten Karadeniz ekibine göre bir tık daha fazla. Başakşehir, 3. torba için Trabzonspor ve AZ Alkmaar'ın gruplara kalmasını isteyecek.

Tüm ihtimalleri göz önünde bulundurduğumuzda 3. torbaya kalabilmek pek kolay gözükmüyor. Ama imkansız bir durum da yok ortada, neden olmasın?

11 Ağustos 2019 Pazar

Sezon Önü - 2019/20

Üç saatlik bayram yolunda arabada arka koltukta sıkıldığım anlardayım. Bayağıdır yazmak istediğim şu sezon önü yazısını yazmak için taktım kulaklığı, açtım müziğimi, girdim notlar kısmına. Başlıyorum... Takımlardan beklentilerim itibariyle dört gruba ayırdım.

1) Big 5 (Galatasaray, Beşiktaş, Başakşehir, Trabzonspor, Fenerbahçe)

Bütüünnnnn bir sene bu beşliyi konuşacağız zaten. Şimdilik kenarda dursunlar, biraz daha aşağılardan uzun uzun bahsedelim bugün. Şu anki geri dörtlüsü (hangi?) itibariyle Fenerbahçe'yi dışarıda tuttuğumun mesajını vereyim, o kadarı yeter bence.

2) Beş - On İki Arası (Kasımpaşa, Sivasspor, Alanyaspor, Konyaspor, Antalyaspor, Göztepe, Yeni Malatya)

Geçen seneki kadrolarını koruyan, artık ligin gediklisi diyebileceğimiz (bir sezonluk aranın ardından Gençlerbirliği de dahil) takımlar.. Eksik noktalarını hemen hemen doldurdular. Düşen takımlardan alınabilecek en uygun oyunculardan birkaç tanesi olan Fatih, Aytaç ve Yusuf Kasımpaşa ile anlaştı, gayet de güzel oldu. Sivasspor arka kısmını yeniledi, Gençlerbirliği geçen sene şampiyon olan kadrosundan belli başlı isimleri tutup yeterli takviyeler yaptı. Alanyaspor'un bu yeni Yunanlılarını ve Konya'nın yeni "ic"i Anicic'i meraktayım. Antalyaspor bu ligin kral ismi AATIF CHAHECHOUE ile anlaştı. Valla özel olarak seviyorum bu adamı, babacım alacaksin Aatif'i kapayacaksın gözünü rahatına bakacaksın.

Gözzzz te pe mizz.. Seni yazmayı ve konuşmayı çok seviyorum. Geçen sene bayağı büyük bir korku yaşadılar, sonu güzel oldu neyse ki. Süper Lig'e çok yakışan bir takım, düşselerdi gerçekten çok üzülürdüm. Yeni stadları da bu sezonun ortasına doğru bitecekmiş, o taraftarı Bornova Stadı'na hapsetmek biraz eziyet gibiydi, Gürsel Aksel'deki atmosferi şimdiden çok merak ediyorum. Geçen seneki kadrolarını büyük ölçüde korudular, en büyük problemlerinden biri olan golcü sıkıntısını Eren ile çözdüler. Hala Mevlüt-Nayir haberlerini görüyorum, bir forvet daha alacaklar sanırım o noktaya. Titi-Reis-Kadu üçlüsünden bir türlü uygun bir ikili çıkmamıştı, Sanneh'i ilk defa izleyeceğim ama konuştuğum kişilerden iyi geri dönüşler aldım onun için. Sadece Berkan Emir ile bütün bir sezonun geçeceğini sanmıyorum, "tanıdığımız bildiğimiz topçu" kontenjanından Leo alındı ama yeterli olur mu, birlikte göreceğiz...

Avrupa Ligi ön eleme maçları sayesinde sezonu biraz daha erken açtı diğer takımlara göre Malatya. Lige daha hazır başlamaları açısından bu olumlu bir durum ama 3 resmi maçı geride bırakmalarına rağmen hala bir sürü eksikleri var. Erkan-Fofana ve Chebake-Bifouma bağlantısını henüz kuramadılar, bu kanatlardan değil beklerin yetersizliğinden kaynaklanıyor. Guilherme ve Gökhan hala kadroya oturamadı, sonradan girince oyun hareketlilik kazanıyor fakat oynadıkları üç maçın da ilk 60 dakikalarını çöpe attılar. Aleksic'in yeri de dolmamış gözüküyor. Ben düşme tehlikesi yaşayacaklarını düşünmüyorum ama lige biraz sancılı başlayabilirler. Takım oturdukça keyifli bir takım  vaad ediyorlar, meraktayım.

3) Kapalı Kutular (Gazişehir, Denizlispor, Kayserispor)
Şu anki durumları itibariyle net bir yorum yapmamın zor olduğu takımlar. Ligin tek yabancı teknik direktörüne sahip olan Gazişehir, geçen sezon 1. Lig'de şampiyon olan kadronun neredeyse tamamıyla yollarını ayırarak 14 yeni transferle (şimdilik) sezona giriş yapıyor. Sumudica'nın zamanında Kayserispor'a getirdiği, tanımadığımız yabancıların şu anda ligimizde hala piyasası var. Bu açıdan o tanımadığımız yabancılara olumsuz anlamda önyargılı yaklaşmamamız gerekiyor sanırım.

Denizlispor da bu şekilde. Geçen seneki kadrodan direkt olarak sadece kaleci Stachowiak'ı yazabiliyorum. Burak, Mehmet ve Recep'ten de en az birinin ilk 11'de kendisine yer bulacağını tahmin ediyorum. Bergdich ve Murawski isimlerini pek yakından tanımasak da diğer transferler hep "ligi bilen topçu"lardan yapıldı. Bu taktiğin tuttuğunu da Göztepe'nin ilk sezonundan hatırlıyoruz. Düşme adayı olarak görmüyorum, hatta özel olarak izleyeceğim takımlar arasına kesinlikle dahil ederim. Fakat ligi nerede bitirirler, kestirmesi kolay değil.

Gelelim Kayseri'ye. Poulain-Abdennour tandemi kağıt üzerinde bu lig için yeterli fakat hazırlık maçlarında beklediğimin çok aşağısındalardı, çok fazla basit hata yaptılar. Tiago Pinto'nun yerini Miguel Lopes'le doldurmak akıllıca, sol bekte ise sezona Atila-Yasir ile girmek biraz göz korkutucu. Rakip takımların sağ kanatlarının en çok karşılıklı oynamak isteyeceği takımların başında geliyordur herhalde Kayseri. "Boldrin-Deniz varken düşmezler yaaaa" diye çok rahat konuşuyordum, ikisi de artık yok. Kravets sakat, Bilal hazırlık maçlarında iyi değildi, Umut'a artık tepki iyice arttı taraftarların nezdinde. Birinci ligin aranan isimlerinden biri olan Ziya Alkurt'tan bu sene umutluyum. Rienstra ve Henrique'yi ilk defa izleyeceğim, övüyorlar da. Umarım iyi çıkarlar, Hikmet hocamın bu sene işi zor, Allah yardımcın olsun canım hocammmmmmm.

4) Düşme Adaylarım (Ankaragücü, Rizespor)
Hemen hemen kaderleri aynı olan iki takım. İkisi de geçen sezonun ortasına gelindiğinde birçok sorunla baş başa kalmış, ikisi de bu sorunu fazla tanımadığımız ve çoğunluğu kiralık olan futbolcularla çözdü. Tabi ki günü kurtaran bir çözümdü bu ve şu anda bu isimlerin ayrılmasıyla birlikte yetersiz kadrolarla sezonu açıyorlar. Ligin ilk yarısını alt kısımda bitireceklerini tahmin ediyorum, daha takviyeler yapacaklardır illa ki fakat benim küme düşme adaylarım şimdilik bu ikili.



Alt liglere de şöyle kısaca bir göz gezdirerek bitirelim yazıyı. 1. Lig'de ADS, Akhisar, Erzurum ve Giresun kadroları itibariyle bir adım öne çıkıyorlar. Ama bu ligde sezon başı itibariyle "hedef takım" haline gelmek çoğu zaman için işe yaramıyor. Geçen sene ADS'de, ondan önceki sezon da Eskişehirspor'da bunu çok net bir şekilde gördük. 2. Lig'de beyaz grup, kırmızı gruba göre çok daha zorlu. Beyazda Manisa FK ve Samsunspor, kırmızıda ise Bandırmaspor favorilerim. Orada da keyifli maçlar bizi bekliyor.



25 Temmuz 2019 Perşembe

Y. Malatyaspor 2-2 Olimpija


Bifouma, Fofana, Jahovic üçlüsünü bir arada izleyecek olmanın heyecanıyla oturdum televizyonun başına. Orta alan ve geri kısımdan ise şüphelerim fazlaydı.

Maça Yeni Malatyaspor daha hakim bir şekilde başladı, ilk on dakika itibariyle top daha çok temsilcimizdeydi, rakip ise savunma arkasına attığı toplarla pozisyon arıyordu. Nitekim golü de bu şekilde buldu, gol büyük oranda Hadebe’ye yazar bence. Önce arkasına atılan topa önde yakalandı, sonrasında da golü atan Vukusic’i kovalayamadı. Bugün için eksi yazar fakat ileriki günlerde Mina&Hadebe ikilisi bu lig için yeterli olabilir.

İki stoperin önünde konuşlanan Murat, geçen sene Sarıyerspor’dayken bir anda bu seviyelerde şans bulan Fatih ve henüz ne gibi bir numarası olduğunu çözemediğim Donald orta üçlüsüyle bir kreatiflik yakalamak kolay değil, (geçen sene bu takımın merkezinde Guilherme&Aleksic ikilisiyle oynadığı futbolu hatırlatayım) dolayısıyla takımın asıl hücum planı kanatlardaki Bifouma ve Fofana’yı topla buluşturmaktı anladığım kadarıyla. Bu iki isim de benim beklentimin altında kaldı, birkaç pozisyon dışında topu istedikleri gibi kullanamadılar. Bunda beklerden istedikleri yardımı alamamış olmaları temel faktör sanırsam, formsuz bir Chebake ve taraftarların yuhalamasına sebep olan bir performans sergileyen Erkan Kaş da beklentimin altında kalanlardandı.

Tam da bu noktada Guilherme’ye bir parantez açmam lazım. Oyuna girdikten bir saniye sonra attığı ara pasla takımına penaltı kazandırdı, daha sonrasında da 65. dakikaya kadar kilit açmakta problemler yaşayan takımının bu sorununu büyük ölçüde çözdü. He gol gelmedi, orası ayrı mesele.


Gelelim kaleye... Geldiği günden beridir hiç beğenmediğim bir kaleciydi Farnolle, geçen sezon maçlarda akan oyundaki performansından çok kurtardığı penaltılarla ön plana çıktı, bu da biraz olsun göz boyadı.  Bu lig için vasat bir kaleci olan Ertaç’a iki sezonda toplam 42 lig maçında formayı kaptıran bir isimden bahsediyoruz. İkinci golde yapmış olduğu hata, Malatya için kale probleminin ne kadar büyük ölçüde olduğunu bizlere gösterdi fakat umarım turun gitmesine sebep olmaz. Farnolle&Ufuk ikilisi Süper Lig takımlarının kaleci ikililerine baktığımızda seviye olarak en aşağıdakilerden biri olabilir. Bir sol bek, bir orta sahanın yanı sıra bir kaleci transferinin de bu takım için elzem olduğunu düşünüyorum.


Sonuç olarak Malatyaspor deplasmana dezavantajlı bir şekilde gidiyor, buna rağmen Slovenya’da oynanacak olan maç kazanılmayacak bir maç değil, rakip de elenmeyecek bir rakip değil zira. 

(Yazıyı yazdıktan sonra fotoğraf ararken fark ettim ekleyeyim. Maç içinde yuhalanınca üzülmüştüm ama Erkan götü göbeği salmışsın be abi kaç ay tatil yaptın bu hal ne :( )

1 Temmuz 2019 Pazartesi

Yaz Transfer Dönemi Başladı

Yılın en güzel zamanlarından biri olan yaz transfer dönemine geldik. Bir sürü transfer spekülasyonunu... Büyük bir keyifle takip ediyoruz. Bazı takımlar transferlerine başladı, bazıları ise sessizliğini sürdürüyor. Bugün tam olarak bu noktaya parmak basmak istiyorum. Neden?

Geçtiğimiz yaz 31 Ağustos’ta Adem Ljajic, 26 Ağustos’ta ise Loris Karius açıklanmıştı. Sezonun ilk maçının 10 Ağustos’ta oynandığı, 26 Ağustos itibariyle üçüncü haftasının geride kaldığı bir lig içerisinde olduğumuzu; üstelik Beşiktaş’ın da UEFA Avrupa Ligi’nde ilk ön eleme maçını 26 Temmuz’da oynadığını düşündüğümüzde bu transferler için biraz acele etmemiş misiniz sanki?

Geçen sezon transferin kapanmasına bir hafta kala Fikret Orman’ın yaptığı bir açıklamayı buraya bırakıp devam edelim: Taraftar transfer istiyor diye paramızı çarçur edecek değiliz. Türkiye'nin gerçekleri var. Döviz kurları yükseliyor. Biz de bundan etkileniyoruz. Bu taraftar baskısı yaratıyor ama mantıklı davranmamız gerekiyor."

2018/19 sezonunun ilk yarısını topladığı sadece 26 puanla 7. sırada bitiren Beşiktaş, bu 17 karşılaşmada sadece 7 galibiyet alabilmişti. İkinci yarıda takımın oturmasıyla birlikte yine aynı rakiplerle oynanan 17 karşılaşmada yalnızca iki mağlubiyet alan siyah-beyazlılar, şampiyonluğu ligin tam olarak hangi zaman aralığında verdi, cevabı çok net.

Bu tabloya aslında o kadar da yabancı değil Beşiktaşlılar. Çok değil bir sezon önce de hemen hemen aynısı yaşanmıştı. Sezon içerisinde zamanla kemik kadroda kendilerine yer bulacak olan Gary Medel, Alvaro Negredo ve Jeremain Lens’in de transferleri Ağustos ayı içerisinde tamamlanmıştı. Bu isimlerin yeni kulüplerine alışma süreçlerinin ne kadar uzun sürdüğünü biliyoruz, aslında bu yadırganacak bir durum değil her futbolcu bu tarz problemler yaşayabilir fakat siz bu futbolcuları kampa yetiştiremediğiniz sürece bu sorunun sancısı katbekat artıyor. 

2017/18 sezonunun ilk yarısını toplanan sadece 30 puanla 4. sırada bitiren takımın, ikinci yarıda yine yalnızca aldığı 2 mağlubiyetle şampiyonluğu kaçırmış olması çok da tesadüfi bir durum değil bence, en azından bir önceki paragrafta belirttiğim ifadeleri kanıtlamaya yetiyor sanırım.

Temmuz 2017’de yine Fikret Orman’ın yaptığı bir açıklamayı da ekleyelim: "Transferde önümüzde bir süreç var. Bütün ekibimiz çalışıyor. Bizim için en önemli kriter, oyuncuların hem takıma uyum sağlaması hem de mali kriterleridir. Beşiktaş’ı taraftar yönetmiyor, Beşiktaş’ı biz yönetiyoruz. Taraftarların fikirleri önemli mi, tabii ki önemli. Taraftarları kale almayacak şekilde zaten hareket etmeyiz. Taraftar istiyor diye de bir hareket yapmayız. Herkes haddini bilsin, herkes işine baksın. Biz işimizi yapıyoruz, herkes de işini yapsın." 

Sadece üç soru sorarak yazıyı bitireyim:

1) Yazıda şu ana kadar belirtmiş olduğum transferlerin mali açıdan nasıl bir külfet yarattığı ortada. Oyuncuların takıma uyum sağlamasını istiyorsanız bu transferler neden Ağustos’ta bitiyor? 

2) Cevabınız mali kriterlerse bu transferlerin bonservis-maaş durumuna baktığınızda ortaya çıkan tablodan memnun musunuz? 

3) Tüm bu şartlar ışığında, iki sezondur şampiyonluğun tam olarak nerede kaçtığını lütfen artık fark edebilir misiniz?

24 Haziran 2019 Pazartesi

Söz Taraftarda #1 Hatayspor

Birinci ligde koskoca bir sezon geride kaldı ve takımlar yeni sezon planlamalarını yapmaya başladı. Genel olarak durgun bir süreç geçirdiğimiz bugünlerde taraftarlarlarla gündemi değerlendirdiğimiz röportajlarımıza başladık. Hatayspor tribünlerinin sevilen siması Uğur Dağlıoğlu ilk konuğumuz.
Geçen sezonun başında bakıldığında buralara gelmesi pek beklenmiyordu Hatayspor’un. İlk beş haftada alınan sadece bir galibiyetten bunu net bir şekilde söyleyebiliyoruz. Sonrasında bu büyük çıkışı nasıl değerlendirirsiniz, bekliyor muydunuz?
Hiçbirimiz bir Hataysporlu olarak böyle bir çıkış beklemiyorduk, ilk beş haftada takım çözüldü. Hocamıza müthiş derecede istifa yönünde telkinde bulunuldu ama bizler hocamızın yanında kaldık, destek çıktık. Bunda Serkan Koç’un da katkısı var, elimizden geldiği kadar destek verdik. Bunun akabinde iki-üç hafta sonra takım kendini toparladı ve istediğimiz seri galibiyetler gelmeye başladı. Lütfü Savaş başkanımızın da İlhan Palut’a destek çıkması buna etken oldu.


Hatayspor denilince çok dolu tribünler canlanmıyor açıkçası gözümüzde. Yeni stad projesi de var, yeni stad ile birlikte bu problem ne oranda çözülür sizce? Daha dolu tribünler önünde oynayan bir Hatayspor görebilecek miyiz?
Bizler için can alıcı bir soru bu. Stadyumun bitmesini en çok isteyenlerden biri benim, 2010 senesinde Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından bu proje dile getirildi. 2014 gibiydi sanırım, yapımına başlandı Hatay’ın merkezinde bir bölgede. Bu stadyum biterse büyük ihtimalle bu taraftar sorunu çözülecek. Taraftarın daha çok kenetleneceğini düşünüyorum. Yeni bir imajla inşallah Hatayspor taraftarı Türkiye’nin huzuruna çıkacak.

Geçen sezonu ele aldığımızda Hatayspor taraftarının en memnun kaldığı üç futbolcuyu saymanızı istesem.
Caner Hüseyin Bağ, Yusuf Abdioğlu ve Gökhan Karadeniz’i söyleyebilirim. 

Lige dönelim. Genel olarak başarılı bir sezon geçirdi Hatayspor, bu sezon içerisinde en çok mutlu olduğunuz an veya anlar? 
Evet bu sezon içerisinde birçok bakımdan sevindik. Böyle bir çıkış beklemediğimiz için… 16 yıllık bir birikim ve özlem vardı, 16 senedir biz bu ligden ve bu sevinçlerden uzaktık. En çok sevindiğimiz tabii ki Adana Demirspor maçı. 93. dakikada 2-2 oldu, yıkıldık; 96’da attığımız golle 3-2 oldu, öyle bir sevindik ki ömrümüzde böyle bir sevinç yaşamamıştık. 

Hatayspor’u kenarda bırakırsak ligde izlemesinden en çok keyif aldığınız veya en beğendiğiniz takım kimdi? 
Tamamen bu soruya net cevap veremeyeceğim. Başlarda Boluspor’u beğeniyordum, sonrasında müthiş bir düşüş gerçekleşti. Arzu ettiğim, beklediğim şekilde üst düzeyde top oynayan bir takım göremedim. Kupada Balıkesirspor çok iyiydi. Ligde ise Gazişehir diyebilirim, Antakya’da bize karşı fena bir oyun oynamadılar.



Gelelim final maçına, sizin için unutmak isteyeceğiniz bir gece olduğunu biliyorum ama finalden bahsedebilir misiniz biraz? 
Final gecesi 50’ye yakın araçla Hatay’dan yol aldık, biz de üç otobüs olarak İskenderun’dan hareket ettik. Zorlu bir yolculuk yaşadık, özellikle şunu belirtmek istiyorum: FSM Köprüsü’nün yanındaki Çamlıca gişelerinde maalesef dört saat polis tarafından tutulduk. Ne yiyecek ne içecek hiçbir şey yoktu, zor koşullarda bekletildik, bu bizi derinden üzdü. Ardından maça doğru yol aldık, 20.15 civarı stada ulaştık. Alelacele arkadaşlarımızla hasret giderdik, ilk kez karşılaştığımız hemşehrilerim vardı. Gönül isterdi ki daha erken geçelim. Heyecanlı bir atmosfer vardı, şunu özellikle vurguluyorum: İlk kez Hatayspor taraftarı bir yumak oldu, kenetlendi. İlk kez 6000-7000 civarı seyircimiz vardı. Maçı baştan sona anlatmaya kalksak cümleler yetmez herhalde. 
İlhan Palut’u sormadan geçmeyeyim. Birinci lige çıktığınız sezonda sadece 15 gol yemiş bir takım çıkartmıştı ortaya ki bu kolay kolay yapılabilecek bir şey değil. İlhan Palut hakkında bir şeyler söylemenizi istesem. 
İlhan hocamız bütün Hatay’ın kabullendiği bir isim oldu. Lisede de benim bir alt dönemimdeydi. Çok dürüst ve ilkeli bir insan, işine sadık ve inançlı. Sonuna kadar savaşan ve mücadele eden birisi. Zaten Adana Demirspor maçında üçüncü goldeki müthiş deparı bundan kaynaklanıyor. Sevilen, takdir edilen biri; başarılı olacağına inanılıyor. “Hatay’ın Mourinho’su” şeklinde yakıştırmalar var kendisine. Sistem oyunu oynatıyor, giden futbolcularımız olsa bile bu sistemin bozulacağını sanmıyoruz. Kolay kolay gol yemeyen bir takım çıkarttı ortaya, gol noktasında belli bir golcümüz olmamasına rağmen Akın hariç gole herkes çok yakın. Bu da İlhan Palut’un eseri diye düşünüyorum. 

Şu anda anladığım kadarıyla bir belirsizlik var Hatayspor’da. İlhan hocanın henüz resmiyet kazanmamış olması, giden ve gideceği konuşulan futbolcular. Bu durum bir taraftar olarak sizi nasıl etkiliyor? 
Maalesef bizi olumsuz etkiliyor. Artık çıtayı yükselttik, sürekli başarıya açız. Beklentimiz İlhan Palut’un bir an önce imza atması, önümüzdeki hafta bu imzanın atılmasını bekliyoruz. Ben de kendisiyle sürekli görüşüyorum, aramızın iyi olduğunu düşünüyorum. Giden futbolcularımız oldu. Murat Paluli, Göztepe’ye gitti; Caner de büyük ihtimalle Denizlispor ile imzalayacak. Selim belki gidebilir, gidenlerin haricinde taraftarın beklentisi gelecekler isimlerin kim olacağı yönünde. Bu takıma güven veren iyi bir forvet, iyi bir on numara bize şart diye düşünüyorum.






21 Haziran 2019 Cuma

Umut Meraş & Caner Erkin & Beşiktaş


Bein Sports ve Futbol Arena son dakika geçmiş az önce, Beşiktaş'ın Umut Meraş transferini bitirdiği yönünde. Oturup bir iki şey yazmak istedim transfer hakkında, sizlerin de fikirlerini bekliyorum.
Caner’in savunma zafiyetini artık sağır sultan bile duydu. Zaten hücum yönü bu kadar kuvvetli bir sol bek, savunmada bu kadar savruk olmasa Avrupa’nın sayılı beklerinden biri arasına girebilir. Fenerbahçe’de Hasan Ali’nin, Beşiktaş’ta ise Adriano’nun önünde görev aldığı maçları hatırlıyorum; arkası dönük oynama kabiliyeti biraz daha fazla olsa Caner’den çok önemli bir sol ön oyuncusu çıkabilirdi. Bu açıdan Umut Meraş transferi önemli olabilir. Savunma yönü kuvvetli, rakip kanatlara karşı hız konusunda problem yaşamayan bir sol bek, (fotoğraflar da tam olarak bunu anlatıyor) Beşiktaş adına ilaç olabilir. Fakat bunlarla birlikte Umut’un henüz teknik açıdan ve soldan oyun kurma bakımından yeterli olduğunu düşünmüyorum, ama henüz 23 yaşındaki bir isim için bu çözülemeyecek bir sıkıntı değil. Son iki sezonda yaşadığı büyük çıkışı siyah-beyazlılara imza atarak taçlandıran Umut, çıkartamadığımız ve yetiştiremediğimiz ülkemizde olası bir yabancı sınırlaması ile birlikte bek bir anda değerini katlayabillir. Adriano’dan sonra Umut Meraş’a geçiş sürecinin ilk kısmı oldukça sancılı olacaktır fakat daha sonrasını kestirebilmek şu an için pek mümkün değil. Zaman gösterecek tabii ki, ama ben Umut’un potansiyelini biliyorum ve ondan umutluyum, umarım yüzümü kara çıkartmaz.
Beşiktaş-Fenerbahçe
Konyaspor-Beşiktaş
Son olarak şunu da belirteyim. Üç sene önce İsmail'i gönderip Adriano-Caner transferlerini bitiren Fikret Orman ve yönetimini o dönem ne kadar övdüysek şu anda o kadar eleştirmek gerekiyor. Bunu Umut Meraş'a yöneldikleri için değil, o kadar Şampiyonlar Ligi ve transfer gelirine rağmen parayı tasarruflu kullanamayıp (!) hedef ve bütçe küçülttükleri için rahatça söyleyebiliyorum.

Bununla birlikte elzem bir şekilde sağ bek ihtiyacı olduğunu da söylemek gerekir Beşiktaş’ın. Son iki sezondur alternatifi olmadan oynayan Gökhan Gönül’ün bu son iki sezonun toplam 169 gününü sakat olarak geçirdiğini ve bu süre zarfında 22 maçı kaçırdığını düşündüğümüzde bunun ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Oynadığı sürede vasatın üzerine genellikle çıkamayan Andreas Beck’in Gökhan’ı yedeklediği 16/17 sezonunda, Beşiktaş sağ tarafta son dönemlerindeki en sıkıntısız sürecini geçirmişti. Dolayısıyla çok acil sağ bek… Bu sezon sadece Gökhan ile bitmez.

19 Haziran 2019 Çarşamba

2018/19 Süper Lig - Sezon Panoraması

Selamlaar. Koskoca bir sezon geride kaldı ve bir kelime bile yazmamıştım buraya ligle alakalı. Sezonun takımı, sezonun futbolcusu gibi polemiklere girmeden; her zaman konuşulanların dışındaki takımlara daha çok değinerek bir panorama hazırlamaya çalıştım. Keyifli okumalaar.. Sezonun sürprizi: Antalyaspor
Sezon başında yaşadığı maddi sıkıntılar sebebiyle transferde sessiz kaldılar, kamp yaptıkları otelde rehin kaldılar. Bu şartlar altında lige başlayan Akdeniz ekibi, çoğumuz için en büyük küme düşme adaylarından biriydi haliyle. İlk maçları olan Kayseri deplasmanında oynadıkları etkisiz oyunla birlikte fikrimde haklı olduğumu düşünsem de sonrasında beni ve birçok futbolseveri çok büyük bir şekilde yanılttılar.

Bülent Korkmaz önderliğinde, dar ama istikrarlı bir kadroyla birlikte ligin ilk yarısını 27 puanla 6. sırada bitirdiler. Bu dar kadro sebebiyle ikinci yarıda üst üste puan kayıpları yaşamalarına rağmen ilk yarıda topladıkları puanlar, ellerini kolaylaştırmış oldu ve ligi 7. sırada bitirdiler. Aralık-Şubat periyodunu biraz daha iyi geçirebilmiş olsalar, şu an bambaşka şeyler konuşuyor olabilirdik onlar için. Yine de büyük yanılttılar beni, sezon başı söylediklerim için özür borçluyum sanırım.

Sezonun hayal kırıklığı: Göztepe
Fenerbahçe, Bursaspor, Akhisar gibi takımlar direkt olarak akla gelebilir aslında hayal kırıklığı denilince. Fakat ellerinde böyle bir kadro varken bırakalım küme düşme hattında gezmeyi, ligin üst kısımlarında olmamaları bile hayal kırıklığı yaşattı bana. Kalesinde Beto, defansında Titi, orta alanında Castro-Poko, kanatlarında Yasin-Serdar-Halil gibi isimlerin olduğu bir takım son üç ayını küme düşme korkusuyla geçiriyorsa, bana göre çok büyük bir hayal kırıklığıdır bu. Tabii ki bunun faturası da bu futbolculardan en az verimi kim, nasıl aldıysa ona yazar. Taraftarıyla, imajıyla çok büyük bir kulüp Göztepe. Gerçekten renk katıyorlar bu lige, hiçbir bağımın olmamasına rağmen Ankaragücü maçında Deniz’in attığı penaltıdan önce en az bir Göztepe taraftarı kadar heyecanlandım, lütfen bir daha böyle heyecanlandırmayın bizi..

En çelişkilisi: Kasımpaşa
Çok fazla yazıp çizmeyeceğim bu konuda. Sadece bir şeyler yazmadan geçmek istemedim. Ligin ilk yarısını 4. sırada bitiren bir takım nasıl oldu da ikinci yarı sadece 2 galibiyet alabildi, iki mağlubiyet yüzünden Kemal Özdeş’i kovan yönetim, bu berbat ötesi performans sergileyen hocası Mustafa Denizli’ye neden dayandı, ya da bu takım sadece Mbaye Diagne üzerine mi kuruluydu? Sorgulanması gereken şeyler… Nasıl becerdiniz abi bunu?
En iyi çıkış yapan 11
Burası için aslında ilk başta bir isim yazacaktım. Yazıya başladıktan sonra fark ettim ki unuttuğum birçok isim var. Biraz politik bir şekilde kimsenin tepkisini almadan 11’e dönüştüreyim dedim şu işi. Trabzon’un gençleri yoğunlukta. Altay, Luyindama, Parmak, Güven, Doğukan Sinik gibi isimler de eklenebilirdi bu listeye.

Uğurcan Çakır
Nazım Sangare
Chidozie Awaziem
Hüseyin Türkmen
Umut Meraş
Abdulkadir Ömür
Dorukhan Toköz
Henry Onyekuru
Yusuf Yazıcı
Anthony Nwakaeme
Vedat Muriqi

En zevk veren maç: Beşiktaş 3-3 Fenerbahçe
3 sene önceki Benfica maçında yaşadıklarımı birebir yaşamama sebep olan maç. Seneler geçse de etkisini üstünden atamam gibi. Devre arası yaşadığım rahatlık, ondan yaklaşık yarım saat sonra kendisini sinir ve strese bıraktı; tişörtümün bile yırtılmasına sebep oldu. Son anlarda Beşiktaş’ın direkten dönen topu, ardından Elif Elmas’ın kaçırdığı pozisyon… İki pozisyondan bir tanesi gol olsa birkaç hafta ruh halim çok daha farklı olabilirdi sanırım.

Sezonun golü: Hugo Rodallega & Kasımpaşa Golün tribün çekimi videosunu bırakıp kaçayım; Hasan Ali’den de ayrıca özür dileyeyim, Beşiktaş maçında uzaktan attığı golü birinci seçmeyerek biraz ayıp etmiş olabilirim..