Genel olarak Beşiktaş odaklı bir blog tutuyorum, bugün biraz
değişiklik olsun istedim. Kupanın sahibi Konyaspor’dan daha fazla bahsetmek,
biraz olsun da organizasyon hakkında yazmak istedim.
Her şeyden önce Konyaspor’u tebrik etmek gerekiyor. Riad
Bajic, Jagos Vukovic ve Barry Douglas’ın toplam 8,5 milyon Euro kazandırarak
takımdan ayrıldığı transfer döneminde sadece 550 bin Euro harcayarak
karşılaşmaya çıkan Konya ekibi, oynadığı güzel futbolu kupa ile taçlandırdı.
Aykut Kocaman’ın takımın başında olduğu dönemdeki az
maliyete yapılan nitelikli oyuncu transferleriyle başarıya ulaşan, ancak
defansif anlayışın hakim olması sebebiyle zaman zaman eleştirilere maruz kalan
Konyaspor’u, sanıyorum ki bu sezon Mustafa Reşit Akçay yönetiminde izleyene
keyif veren bir oyun yapısıyla sahada göreceğiz.
Biraz da kişi bazındaki Konyaspor’a değinmem gerekiyor. Ferhat
Öztorun, Quaresma karşısında başarılı bir sınav verirken Ali Turan-Moke ikilisi
ise Konyaspor taraftarlarını biraz olsun tedirgin etti. 90. dakikada kazanılan penaltıda sorumluluk
alıp topun başına geçen isim ise maçın genelinde iyi bir performans sergileyen
başarılı sağ bek Skubic’ti. Kaleci Serkan ise maç boyunca kalesinde güven verirken
son dakikalarda yaptığı kurtarışla galibiyetin başrollerinden birini oynadı.
Levski Sofia’dan transfer edilen Mehdi Bourabia ilk maçında
Ali Çamdalı ile birlikte iyi bir görüntü verirken geçtiğimiz sezonun devre
arasında transfer edilen sol kanat oyuncusu Fofana da gösterdiği performansla
göz doldurdu. Traore güzel oyununu bir golle süslerken Ömer Ali
ise beklediğim
performansın altında kaldı.
Maç sonu röportajlarında da “temiz kalple çalışmak” sözleriyle özetledi kupayı Mustafa Reşit
Akçay. Bir kez daha tebrikler…
Ancak ve ancak…
Eskişehir’de Skubic’in kullandığı son penaltıyla gelen
Türkiye Kupası sevincinde yaşanan saha olaylarına herhangi bir ses çıkarılmaması,
bugüne adeta davetiye çıkartmış oldu.
Bu sefer Samsun’da, 90+1’de, yine Skubic’in ayağından gelen
penaltı golüyle Konyaspor kupaya uzanırken yeşil-beyazlılar da saha içerisinde
oluşturdukları çirkin görüntüyle hem güvenlik zafiyetini gözler önüne serdi,
hem de “nasıl galibiyet kutlanmamalı” konulu bir ders verdiler.
Sahaya atılan bıçağı da göz ardı etmemeliyiz, öyle ki maç
öncesinde organizasyon hakkında sitemlerde bulunan Çağdaş Sevinç şu paylaşımı
yapmıştı: “…Şimdi X-Ray cihazlarını
kaldırdılar, girişler biraz hızlandı. Bu sefer de aramadan aldılar içeri.”
Sahanın içerisindeki bıçak görüntüsünü bir yana bırakalım, oyun
alanı içerisine bu bıçağı fırlatanlar, maç sonunda futbolcular daha içerideyken
çıkmadan sahaya girdiler… Bu konu hakkında ne yazıp çizsek eksik kalacak
sanırım…
Bir de pankart meselesi var. 4 gün önce Medipol Başakşehir’in
Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında açılan cumhurbaşkanı pankartı örneği varken,
bugün stada sokulmak istenen Mustafa Kemal Atatürk pankartına “gerekli
izinlerin alınmaması” sebebiyle izin verilmedi. Söyler misiniz, Mustafa Kemal
Atatürk pankartını stada sokmak için ne tür bir izne gerek var? Bıçağın,
meşalenin rahatça girebildiği bir alanda izin vermemeniz gereken şey YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA YAŞA pankartı
mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder