Sayfalar

10 Ağustos 2018 Cuma

Deportivo - Son Dakikada Kaçan Şampiyonluk - 1993/94


14 Mayıs 1994, uzun ve yorucu bir sezonun son haftası. Barcelona ve Deportivo takımları, bu günün sabahına şampiyonluk umuduyla uyanıyor. Aynı saatte başlayacak olan iki karşılaşma öncesinde avantajlı olan taraf Deportivo, kazanması halinde şampiyonluğunu ilan edecek.

Maçların ilk yarıları tamamlandığında Sevilla karşısında 1-2 mağlup durumda olan Johan Cruyff yönetimindeki Barcelona'nın ümidi azalmış durumdaydı. Fakat işler bir anda onların lehine döndü. Camp Nou'da ikinci yarıda taraftarın desteğiyle 4 gol birden bulan Barça, her ne kadar Sevilla karşısında galip durumda olsa da Deportivo'dan gelecek olan bir gol haberi her an onların şampiyonluk düşüncelerini unutturabilirdi.

Barcelona taraftarlarının gözleri Camp Nou'da, kulakları ise Riazor'daydı. Riazor'da karşılaşmanın hakemi López Nieto'dan gelen düdük sesi, Barcelonalıların yüreklerini ağızlarına getirdi. Deportivo penaltı kullanacaktı, o topun gol olması demek, tarihlerinde ilk kez şampiyonluğa ulaşıyor olmaları anlamına geliyordu.

Aslında herkes o beyaz noktaya golcü Bebeto'nun gideceğini düşünüyordu. Fakat birkaç hafta önce kaçırmış olduğu penaltı, bu defa bu kritik penaltıyı kullanabilmesi için gerekli olan özgüvenini yitirmesine sebep olmuştu.

Soğukkanlılığıyla bilinen Miroslav Djukic bu sorumluluğu aldı, topu penaltı noktasına dikti, işareti bekledi, topa hareketlendi... Bu andan sonrası, mavi-beyazlılar için çok büyük bir travma. Seneler sonra ortaya çıkan bilgiye göre o maç öncesinde Barcelona kanadından teşvik primi almış olan Valencialılar, Gonzalez'in kurtardığı penaltıya şampiyon olmuşçasına sevinirken Deportivolular ise uzun süre üzerinden atamayacakları bir travmanın ilk saniyelerini yaşıyorlardı.

O gün kaçan şampiyonluk, 6 sene sonra Deportivo'ya gelecekti ama kupayı kaldıran isimler arasında Djukic bulunmuyordu. Kendisi o dönemde, Valencia formasıyla oynayacağı Şampiyonlar Ligi finalini düşünmekle meşguldü. Kara bahtlım kör talihlim, o finali de kaybetti :(

Neyse ki o finalden sonra iki sezon sonra Valencia ile lig şampiyonluğunu yaşamayı başardı.

Kaçan penaltı ve sonrasında yaşananlar videoda, iyi seyirler.



3 Ağustos 2018 Cuma

3. Torba İhtimalleri - Galatasaray


İki sezonun ardından Şampiyonlar Ligi’ne dönüyor Galatasaray. 2013/14 sezonunda toplanan 15.000 puanın ardından bu puana yaklaşmakta zorlanan sarı-kırmızılıların üçüncü torba ihtimali zor, ama imkansız değil. Şu giriş kısmını çok fazla uzatmadan konuya giriş yapayım.


İlk torbayı geçtiğimiz sezonun Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi şampiyonları ile UEFA sıralamasına göre ilk 6 ülkenin şampiyonları oluşturuyor. Yani Şampiyonlar Ligi gruplarında yarışacak 32 takımın 8 tanesinin torbası direkt olarak belli. Bizi ilgilendiren kısım ise, kalan 24 ekip arasında Galatasaray’ın nerede bulunacağı.


Bahsettiğimiz 24 takımdan 18 tanesi direkt olarak, 6’sı ise ön eleme oynayarak gelecek. Galatasaray’ın da içerisinde bulunduğu bu 18 takımın UEFA sıralaması ise şu şekilde.

Öncelikle şunu söyleyeyim; Club Brugge, Galatasaray’ın sadece virgüllerle önünde. Yani geçtiğimiz sezon alınan Östersunds yenilgisi, bir anlamda Galatasaray’ın burada da önüne çıkıyor ve 3. torbaya kalabilme ihtimalini oldukça azaltıyor. Yine de 3. torba olasılığı sıfır değil.


Bahsettiğim kalan 6 takıma geri dönelim. Bu altı takımın 4’ü şampiyon olanlar, 2’si ise şampiyon olamayanlar kısmından gelecek. Ön eleme oynayarak gruplara kalacak olan takımlardan herhangi birinin UEFA sıralamasında Galatasaray’ın önünde olması halinde, temsilcimiz kura çekimlerine 4. torbadan katılacak.

Şampiyon olanlar kısmından başlayalım. Burada yer alan 14 takımdan 4 tanesi gruplara kalacak. Eğer bu takımlardan biri Celtic, Salzburg veya PSV olursa 3. torba hayalleri suya düşecek.


Şampiyon olamayanlar kısmında bulunan 8 takımdan ise sadece 2 tanesi gruplara kalabilecek. Burada ise Ajax, Benfica, PAOK veya Dynamo Kiev’den herhangi birinin gruplara kalması halinde 3. torba ihtimali kalmayacak.  


Kısa bir özet yazmak gerekirse, geçtiğimiz sezon 3. torbaya kalmayı başaran Beşiktaş’a göre bu sezon Galatasaray’ın ihtimali katbekat az. Bir önceki turda Ludogorets ve Basel’in elenmesi Galatasaray’ın oldukça işine yaradı. Yine de Celtic, Salzburg, PSV, Ajax, PAOK, Benfica ve Dynamo Kiev’in yakın takipçisi olacağız, çok zor olacak ama bu takımların hiçbirinin gruplara kalamamasını isteyeceğiz. Bekleyelim görelim…

22 Temmuz 2018 Pazar

Faroe Cephesinden B36-Beşiktaş Eşleşmesi

Beşiktaş’ın UEFA Avupa Ligi 2. ön eleme turunda eşleştiği B36 Torshavn hakkında bilgi alabilmek için taraftarlarıyla, futbolcularıyla ve Faroe Adaları’ndan gazetecilerle ufak röportajlar gerçekleştirdik. Ülkenin medya organlarından Bolt’ta çalışan Jakup Osa’dan detayları aldık, bayan taraftar Lissi Mouritsen konuya daha duygusal yaklaştı. Takımın 1999 doğumlu genç kalecisi Roi Mork Hentze ile ise oldukça heyecanlı.

Ülkede Bolt ve Nordlysid’de gazetecilik yapmış olan Jakup Osa, Beşiktaş’ın favori olduğunu düşünüyor. Takımın Polonyalı forveti Lukasz’dan umutlu olan Jakup, takımın duran toplardaki başarısı hakkında da ipucular verdi.

Açıkçası B36 hakkında pek bir bilgimiz yok. Genel olarak B36 Torshavn hakkında neler söyleyebilirsin?
Faroe Adaları’nın üst sıra takımlarından bir tanesi. 11 lig, 5 kupa şampiyonlukları var. Faroe Adaları ligi için heyecan verici bir takım, çünkü her zaman atak futbolu oynuyorlar. Ligde duran toplardan en çok gol atan takım konumundalar.

Faroe Adaları’nda medya bu maç hakkında neler söyledi? Onlara göre maçın favorisi kim?
Beşiktaş çok büyük favori. İki takımın futbolcularının maaşlarına baktığımızda, B36’nın üst tura çıkması hakkında kimsenin bir beklentisi yok. B36’nın fazla gol yiyerek kaybetmesini bekliyorum, kaybedecek bir şeyleri yok. İçeride bir beraberlik gerçekten fantastik olur.

Sence Beşiktaş’ta hangi futbolcular B36 için tehlike yaratabilir?
Hazırlık maçlarına şöyle bir bakacak olursak hücum oyuncularından Oğuzhan, Lens, Negredo ve Babel gibi isimleri söyleyebilirim. Eğer oynarsa, Quaresma tabii ki.

Başta da söylediğim gibi B36 hakkında pek bir bilgimiz yok. Hangi futbolculardan yeteneklerini Beşiktaş karşısında sergilemesini bekliyorsun?
Bu sezon hücumda en iyi isimler Meinhard Olsen, Lukasz Cieslewisz, Kaimar Saag ve Benjamin Heinesen’di. Bence aralarında en iyisi Lukasz.

Faroe’de Türk futbolu hakkında neler düşünülüyor? Hangi futbolcular ve takımlar biliniyor?
Türkiye’de çok iyi takımlar var. Takımların iç saha maçlarında çok özel atmosferler oluyor, büyük liglerde oynamış olan futbolcuların hepsini biliyorum. Bildiğim takımlar ise Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe.

Son olarak bir skor tahmini istesem…
Gerçekçi olmam gerekirse Beşiktaş 2-0 veya 3-0 kazanacaktır.   

     
***

Lissi Mouritsen
Takımın hiçbir maçını kaçırmadığını söyleyen Lissi Mouritsen, yazının başında da belirttiğim gibi karşılaşmanın biraz daha duygusal olan kısmında.

Eşleşme belli olduğundaki duygularının ne olduğu hakkındaki soruma “Beşiktaş ile eşleştiğimiz kesinleştiğinde çığlık attığımı hatırlıyorum. Şu anda bunları söylerken de kalbim çok hızlı atıyor, çok mutluyum. Tıpkı Vikingler gibi savaşan, asla pes etmeyen bir takımımız var. Müthiş bir teknik direktörümüz olduğunu da söylemeliyim.” cevabını veren Lissi’nin Beşiktaş taraftarına da bir mesajı var: Karşılaşmanın sonucunun çok fazla bir önemi yok, onları burada en iyi şekilde misafir edeceğiz. Faroe’de çok güzel bir yerin onları beklediğini söyleyebilirim.


***

Roi Mork Hentze
B36 Torshavn’ın 1999 doğumlu genç kalecisi Roi Mork Hentze ile de OFT Titograd’ı eledikleri maçın hemen ardından küçük bir sohbet etme şansım oldu. Vakit her ne kadar kısa da olsa zaman ayırıp içtenlikle cevapladığı için ona da buradan teşekkür edeyim.

Onlar için çok büyük bir sınav olacak olan Beşiktaş maçı hakkında düşüncelerini şu şekilde özetledi: “Çok heyecanlıyız bu maç için, umuyorum ki güzel bir figür oluruz. Çok zor olacak ama hazırız, Beşiktaş ile oynamak bizim için çok büyük bir deneyim olacak.”

Son olarak Beşiktaş tarafına da bir mesajı olduğunu belirten Hentze, şu sözleri ekledi: “İki takım için de güzel bir deneyim olacak. Umarım bize saygı duyarlar, biz onlara çok büyük saygı duyuyoruz. Umuyorum ki taraftarlara ismimizi duyurabiliriz.” 

8 Temmuz 2018 Pazar

Danijel ve İçliği

Sene 2008, Hırvatistan 1. Ligi’nde Zadar, kendi evinde Cibalia ile karşılaşır. Karşılaşmanın 5. dakikasında Hırvat kaleci Danijel, ofsayttan doğan endirekt serbest vuruşu uzun top atarak kullanır. Topu gönderdiği nokta, sol kanatta oynayan arkadaşı Hrvoje Custic için biraz uzaktır. Hrvoje topu kontrol edebilmek için omuz omuza mücadele eder fakat dengesini kuramaz, yere düşer. Düşerken de başını kenardaki reklam panosuna vurur. Yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamaz.

O gün sahada olan Zadarlı futbolculardan Ante Puljic ve Josip Bilaver’e ulaşıp konu hakkında biraz detay rica ettim. Kendilerine maçın oynandığı esnada Hrvoje’nin durumunun iyi olduğunu belirttiklerini, kötü haberi ise maçtan sonra aldıklarını söylediler. Josip ise Hrvoje Custic’in maçtan önce kendisinin yanına gelip “Bugün kendimi çok iyi hissediyorum, sabırsızlanıyorum maçın başlaması için.” dediğini ekledi. Söylediklerine göre Custic, o gün Danijel’den o topu özel olarak istemişti. Detaylar genelde güzel olur, fakat bu sefer insanın canını sıkıyor.

Danijel diye bahsettiğimiz kaleci, şu günlerde 2018 Dünya Kupası’nda gösterdiği müthiş performansla adından oldukça söz ettiren Danijel Subasic’in ta kendisi. Hırvat Milli Takımı’nın vefalı kalecisi Subasic, oynadığı her karşılaşmaya o gün kurtarılamayan arkadaşı Hrvoje Custic’in resminin basılı olduğu içliğiyle çıkıyor. Şu andan itibaren yazacağım kelimelerin hiçbiri yeterli olmaz gibime geliyor, Dünya Kupası’nın son 16 turunda Danimarka’yı eledikleri maçın ardından düzenlenen basın toplantısında kendisine “o an” sorulması üzerine Subasic’in yaşadığı zor anlarla birlikte yazıyı tamamlayalım.


17 Haziran 2018 Pazar

Nacional - Tolima | Umudun Bittiği Yerde...

...

Deportes Tolima, final turunun ilk ayağında kendi evinde Atletico Nacional’e 0-1 mağlup oldu. Alınan bu mağlubiyete rağmen umudunu yitirmeyen ve takımını desteklemeye devam eden Tolima taraftarlarları, takımlarının bulunduğu Ibague şehrinden yaklaşık 400 kilometre uzaklıktaki Medellin şehrine giderek kendilerine ayrılan bölümü tamamıyla doldurdu.

İlk maçı tek farklı skorla kaybettiklerinden, herhangi bir mağlubiyet veya beraberlik onların şampiyonluğu Nacional’e kaptırmaları anlamına geliyordu. Karşılaşmanın ilk 45 dakikasında taraftar her ne kadar gol pozisyonlarına girmiş olsa da, girdikleri pozisyonlardan yararlanamadılar ve iki ekip soyunma odasına golsüz eşitlikle gitti.

İkinci yarının hemen başında sahneye Tolima’nın sağ kanadı Sebastian Villa çıktı. Takipçiliğini konuşturarak kaptığı topu, hiç kimsenin beklemediği bir anda kaleye göndererek takımını 0-1 öne geçirdi Villa, bu skor karşılaşmanın penaltılara kalmasını sağlayacaktı. Uzun bir yoldan gelen az sayıdaki Tolima taraftarlarının yüzleri gülüyordu.

Fakat bu mutlulukları o kadar da uzun sürmedi, attıkları golden yaklaşık 20 dakika sonra sağ taraftan Palacios’un arka direğe doğru kesmiş olduğu topu kafayla ağlara gönderen Vladimir Hernandez skora eşitliği getirdi. 

Aslında hikaye de buradan sonra başlıyor; dakikalar 85’i gösterdiğinde, güvenlik görevlileri Tolima taraftarlarına stadyumdan çıkmaları gerektiğini söyledi. Güvenlik nedeniyle alınan bu kararla, deplasman takımı seyircileri karşılaşmanın sonuna 5 dakika kala stadyumdan çıkmak zorundaydı. Mücadalenin penaltılara kalabilmesi için takımlarının bir gol daha atması gerekiyordu, o gol haberinin umuduyla “el mahkum” bir şekilde stadyumdan çıktı Tolimalılar.

O dakikadan itibaren, bütün hikaye adeta bir “peri masalı” gibi ilerledi.
  1.    Oyuna iki dakika önce dahil olan Nacional futbolcusu Camilo Zuniga kırmızı kart gördü ve takımını 10 kişi bıraktı.
  2.  90+3’te sol kanattan gelen ortayı çok iyi şekilde değerlendiren Danovis Banguero topu ağlara gönderdi ve karşılaşmanın penaltılara kalmasını sağladı.
  3. Nacional’den Reinaldo Lenis ve Vladimir Hernandez penaltı atışından yararlanamadı.
  4.  Son penaltı için topun başına gelen Marco Perez,  sert bir vuruşla topu ağlara gönderdi ve şampiyonluğu Deportes Tolima’ya getirdi.


Bu andan itibaren bizim söyleyeceklerimizin veya yazacaklarımızın pek yeterli olacağını sanmıyorum. Şampiyonluğun yanı başında, ama bir o kadar da uzakta olan stadyumdan çıkan Tolima taraftarlarının bunu en iyi anlatabilecek kişiler olabileceğini düşündüm ve Tolima tribünlerinin genç isimlerinden Daniel Arbalaez’den o anları anlatmasını rica ettim. Sağ olsun kırmadı, detaylıca anlattı:

Daniel Arbelaez
“Güvenlikler bizi stadyumdan çıkarttıktan sonra şehrimize dönmek için otobüslere doğru gidiyorduk. Otobüse binmeden önce küçük bir mağazaya girdim, girdiğim yerde çok sayıda Nacional taraftarı vardı. Büyük bir sessizlikle televizyondan maçı izliyorlardı. Televizyona baktığımda Tolimalı futbolcuların gole sevindiğini gördüm, bu gol maçı penaltılara götürecekti. Duygularımı tutmak zorundaydım, bu yüzden golde herhangi bir şekilde bağıramadım. Yaklaşık 30 metre uzaklıktaki Tolima otobüsleri, kontrolden çıkmış bir şekilde gole sevinmeye başladılar. Polisler kontrolü sağlamak için hızlıca oraya doğru gitti, bu sebepten oradaki kişiler penaltı atışlarını izleyemediler, radyo bulmaya çalıştılar. 

Ben yola onlarla çıkmamıştım, arkadaşımla birlikte stadın yanındaki yere gittik ve penaltı atışlarını izlemeye başladık. Televizyondan yayın yaklaşık 3 saniye kadar geç geliyordu, bu yüzden Nacionallilerin penaltıyı gole çevirip çeviremediğini daha rahat fark edebildik. Takımımızın penaltılarda çok iyi olduğunu biliyorduk, bulunduğumuz yer tamamen Nacional taraftarlarıyla doluydu, bu yüzden arkadaşımla birlikte Tolima tişörtlerimizi getirmemiştik. Ama oradaki taraftarlar bizim Tolima taraftarı olduğumuzu anlamıştı, neyse ki kibarlardı.

Kazandığımız anda çılgınlar gibiydik, 20 dakika kadar Nacional taraftarlarının staddan ayrılmasını bekledik. Oyuncuları bulmak ve kutlamak için koşarak stadın oraya geri döndük. Birkaç fotoğrafımı da göndereceğim. Sözde Kolombiya’nın en iyi takımı (oyuncularına en çok ücret ödeyen takım) karşısında aldığımız galibiyet hayal edilmesi gerçekten zor bir şey. Medellin’e giden taraftarlar olarak polis bizi dışarı çıkarttığında gerçekten çok üzgündük ve sonunun böyle olacağını düşünmüyorduk. Şunu söyleyebilirim ki, maç sırasında takımımızın için elimizden gelenin en iyisini yaptık. Medellin’den Ibague’ye dönüşte bizim için danslar ve şarkılarla birlikte büyük bir karnaval vardı. 2003’ten bu yana bu duyguları yaşamak için çok beklemiştik, çok denedik, 3 defa finalde kaybettik. Ama artık zamanı gelmişti.”

Uzun uzun tüm yaşadıklarından bahseden Daniel, hızını alamadı ve içindeki Nacional nefretini “Zaten herkes Nacional’den nefret eder.” diyerek kustu. Yazıyı kendisine buradan zaman ayırdığı için bir kez daha teşekkür ederek noktalayalım.

Umudun bittiği yerde mucize başlar.






1 Mayıs 2018 Salı

Top 3 - Takip Edilmesi Gerekenler

Takip ettiğim, yakın zaman içerisinde çıkış yapmasını beklediğim üç kaleciyi sizler için yazdım. Belirtmek veya eklemek istediğiniz noktaları paylaşabilirseniz sevinirim, keyifli okumalar.

Anton Mitryushkin
1996 doğumlu Rus eldiven. Futbola 7 yaşındayken Spartak Moskova altyapısında başlayan Anton, geçen 10 senenin ardından A takıma yükseldi. Altyapısından yetiştiği takımda fazla forma şansı bulamayıp sadece 3 karşılaşmada görev alabildi. 2015/2016 sezonunun başında İsviçre ekibi Sion’un dikkatini çeken Rus kaleci, Sion forması altında toplam 57 karşılaşmada forma giydi.

2013 senesinde düzenlenen u17 Avrupa Şampiyonasında gösterdiği müthiş performansla takımının şampiyonluğa uzanmasını sağlarken turnuvanın “altın oyuncu” ödülüne de layık görülmüştü. Refleksleri ve pozisyon hakimiyetiyle öne çıkan Anton, aynı zamanda penaltılardaki yüksek başarı oranıyla da dikkat çekiyor. Rus milli takımının u16, u17, u19 ve u21 takımlarında da toplamda 30 maça çıkan Anton Mitryushkin,  geçirdiği sakatlık sebebiyle bu sezon ligin ikinci yarısındaki hiçbir karşılaşmada görev alamadı.


Wuilker Farinez
Güney Amerika’ya geçelim. 1998 doğumlu Venezuelalı kaleci. Geçtiğimiz sene düzenlenen u20 Dünya Kupası’nın grup aşamasında attığı bir penaltı golüyle dikkatimi çekmişti ismi, aynı turnuvada daha sonrasında oynadığı başarılı futbolla takımının finale çıkmasını sağlayan en önemli isimlerden bir tanesi olmuştu.


Milli takımın hem u20 hem de A takımında teknik direktörlük yapan Rafael Dudamel’in iki ekipte de bir numaralı tercihi olan Wuilker Farinez, milli takım forması altında 6 resmi karşılaşmaya çıktı. Dünya Kupası Elemeleri mücadelelerin ilk ikisinde şanssız karşılaşmalar oynasa da, sonrasında oynadığı Kolombiya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay karşılaşmalarında sahada kaldığı 360 dakikada sadece 1 gol yiyerek başarılı bir performansa imza attı.


Frederik Ronnow
Sanırım bu ismi yazmakta biraz geç kaldım. Ülkesinin Brondby ekibinde gösterdiği başarılı futbolla takımının liderlik koltuğunda oturmasında büyük rol oynayan 1992 doğumlu eldiven, Lukas Hradecky’nin Frankfurt’tan ayrılacağını açıklamasıyla birlikte Alman ekibinin radarına girdi.

Profesyonel kariyerine altyapısından yetiştiği AC Horsens’te başlayan Ronnow, burada toplam 56 karşılaşmaya çıktı. Bir sezon kiralık olarak Esbjerg’te görev aldıktan sonra Brondby ekibinin yolunu tuttu. Burada geçirdiği 3 sezonda toplam 76 karşılaşmada görev alan Frederik Ronnow, Danimarka milli takımın geniş kadrosuna da son zamanlarda gösterdiği performansla ismini yazdırdı.

Küçük bir not düşelim. Lukas Hradecky’nin ayrılması ile birlikte yeni sezonda çok büyük ihtimalle Frankfurt forması giyecek olan Ronnow, Brondby’e de Lukas Hradecky’nin Frankfurt’a gitmesiyle transfer olmuştu. Nasıl ki hem Oblak’ı hem de Ederson’u 2012/13 kadrosunda bulunduran Rio Ave’nin kalecilerini bugün ayrı bir gözle izliyorsak, sanıyorum ki Brondby kalecilerine de aynı önemi vererek takip etmemiz gerekiyor.

***

Maxence Andre Prevot ismini de ekleyecektim, yazıyı tamamlayıp paylaşmamın ardından aklıma geldi. Seneler sonra olur da patlarsa zamanında yazmıştık diyelim...


27 Nisan 2018 Cuma

Avrupa'nın Kıskacında: Arda Akbulut

Trabzonspor altyapısından yakın dönemde çıkan Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Ömür isimlerini artık yakından tanıyoruz. Bu iki genç yeteneğin Avrupa’ya transfer haberlerini beklediğimiz sırada Trabzonspor’un 2001 doğumlu genç eldiveni Arda Akbulut, Avrupa kulüplerinin kıskacına girdi.

İtalya basınından Calcio Mercato’nun haberine göre Lazio, Udinese, NAC Breda ve Twente ekipleri Arda Akbulut’u yakından takip ediyor.

Transfer haberlerinin Avrupa basınında konuşulmasıyla birlikte NAC Breda taraftarlarının, Arda’nın sosyal medya hesaplarına “Bize gel” çağrıları yapması da dikkatlerden kaçmadı.

Süper Lig’de sezonun bitimine son 4 hafta... Onur Kıvrak’ın Osmanlıspor maçında sakatlanarak sezonu kapadığını ve Esteban ile Uğur’un da yeterli görülmediğini düşündüğümüzde, önümüzdeki haftalar Arda için önemli bir fırsat olabilir. 

Akbulut, henüz Trabzonspor A takımında forma şansı bulamamasına rağmen milli takımın alt yaş kategorilerinde toplam 23 karşılaşmada görev almıştı.

3 Şubat 2018 Cumartesi

40 Puan

Ümraniyespor, bugün sahasında ağırladığı Adanaspor’u 1-0 mağlup ederek puanını 41’e yükseltti. Son 4 maçında da galip gelen İstanbul ekibi, bu maçlarda 13 gol atıp sadece 2 gol yedi. Aynı gün aynı saatle oynanan karşılaşmada Çaykur Rizespor’un BB Erzurum’a puan kaybetmesiyle liderlik koltuğundaki yerini perçinleyen Ümraniye, Spor Toto 1. Lig’de yıllardır süregelen kehanete göre Süper Lig’e yükselen ilk takım olacak.

Spor Toto 1. Lig’de son 14 sezonun 13’ünde 40 puana ilk ulaşan takım, o sezon sonunda Süper Lig’e yükselme sevinci yaşadı. 2011/12, 2010/11 ve 2003/04 sezonlarında iki takım aynı haftada 40 puan barajını geçerken en az bir tanesi sezon sonunda kupa kaldırdı.


Bu istatistiğe uymayan tek takım ise, 2013/14 sezonunun 20. haftasında 40 puana ulaşan ilk takım olmasına rağmen sezon sonunda ligi 4. sırada bitiren Ankaraspor olmuştu. Şu anda Osmanlıspor ismiyle mücadele eden ekip, o dönemde Play-Off yarı finalinde Samsunspor’a elenerek Süper Lig’e çıkma hakkını kaybetmişti.   

28 Ocak 2018 Pazar

Sıfır Tolerans

Kasımpaşa’nın deplasmanda Beşiktaş’a 2-1 mağlup olmasının ardından düzenlenen basın toplantısında, Kasımpaşa teknik direktörü Kemal Özdeş, görevinden istifa ettiğini açıkladı. Fakat olayın perde arkası, bu açıklamadan birkaç dakika sonra ortaya çıktı. Maçın ardından Kasımpaşa başkanı Turgay Ciner, telefonla Kemal Özdeş’i arayıp takımın oyununu eleştirdi. Özdeş de bunun üzerine istifa kararı aldı.

Geçtiğimiz sezonun üçüncü haftasında Rıza Çalımbay’ın istifasıyla birlikte göreve gelen Kemal Özdeş, elindeki mütevazi kadroya rağmen sahada ne yaptığını bilen ve pes etmeyen bir takım çıkartmıştı ortaya. Ayrıca Kasımpaşa’yı devraldığı dönemde, takımın küçülmeye gittiğini ve küme düşme hattını olduğunu da eklemek gerek.

Süper Lig’in yanı sıra, alt liglerimizde de durum bu şekilde işliyor. Örnek vermemiz gerekirse, 2. Lig Beyaz Grup’ta mücadele eden Gümüşhanespor, sezona teknik direktör Levent Eriş ile başlamıştı. Ligin 12. haftasına gelindiğinde takım, aldığı 7 galibiyet ve 3 beraberlik ile topladığı 24 puanla ligin zirvesinde bulunuyordu. Her şey yolunda görünmesine rağmen, Levent Eriş hiç beklenmedik bir karar alarak istifa ettiğini açıklamıştı.

Bu ayrılığın ardından teknik direktörlüğe getirilen Ahmet Yıldırım, ilk maçına 26 Kasım’da çıktı ve Gümüşhanespor bu maçtan 0-2’lık galibiyetle ayrıldı. Daha sonraki dört maçında üç galibiyet alan Karadeniz ekibi, 18 hafta sonunda 39 puanla liderliğini sürdürmesine rağmen Yıldırım, şok bir kararla istifasını açıkladı. 21 Ocak tarihinde sosyal medya hesabından istifa ettiğini belirten 43 yaşındaki teknik adam, futbolumuzun en büyük problemlerinden olan bir durumu şu sözlerle özetlemişti:

“Gümüşhanespor’dan istifa ettim, yönetimde benden daha iyi hocalar var.”

***

Yukarıdaki iki örnekle ülkemizdeki yönetimlerin kendilerini futbola ne kadar hakim gördüklerini, teknik direktörlere ne kadar sabır gösterdiklerini görebiliyoruz. Peki Avrupa futbolunda bu durum nasıl işliyor, teknik direktörler değişiklikleri arasında ne gibi farklar var?


Avrupa’nın en büyük 5 liginde ve Süper Lig’de bu yüzdeleri kıyasladığımızda, Türkiye Süper Ligi, %61,1’lik oranıyla ilk sırada bulunuyor. %40’lık oranlarıyla ikinci sırayı Premier League ve Serie A paylaşırken, dördüncü sıra %33,33’lük oranıyla Almanya liginin. Toplam 20 takım bulunan Ligue 1 ve La Liga’da ise 6 takım teknik direktörleriyle yollarını ayırdı.


Aynı ülkelerin ikinci liglerinde de durum pek farklı değil. 18 takımlı TFF 1. Lig’de 13 takım, sezona başladığı teknik direktörle yoluna devam etmiyor. %72,2’lik yüzdesiyle zirvede bulunan TFF 1. Lig’i, %44,4 ile 2. Bundesliga takip ediyor. Üçüncü sırada %36,36’lık yüzdesiyle Serie B bulunurken, dördüncü sıra Ligue 2’nin. İspanya 2. Ligi’nde 22 takımdan sadece 6’sı teknik direktör değişikliğine giderken İngiltere Championship’te ise 24 takımdan sadece 6’sı hoca değiştirdi.

Teknik direktörlere toleransın alt seviyede olduğu ülkemizde, hocaların ne kadar diken üstünde olduğunu kavrayabilmek çok da zor değil. Ülkemiz liglerinin yaş ortalamasının bu kadar yüksek oluşunu, genç futbolculara az şans vermemizi bu konuya bağlamamız yanlış olur mu? Kendinizi bir teknik direktörün yerine koyun, bir takımın başına yeni geçiyorsunuz ve başarıya ulaşmanız için size çok kısa zaman veren bir yönetim var. Bu kısa sürede, başarıya 33-34’lük yıldızlarla mı daha rahat ulaşırsınız, yoksa gelecekte çok büyük bir yıldız olma potansiyeli olan 18-19 yaşındaki gençlerle mi?

19 Ocak 2018 Cuma

Top 5 - Kış Transfer Dönemi Transferleri (1)

5) Artem Kravets – Kayserispor
Sezona Rumen teknik adam Marius Sumudica ile giriş yapan Kayserispor, beklentilerin üzerinde bir performans sergileyerek ligin ilk yarısını 30 puan toplayarak 5. sırada tamamlamıştı. Hücum hattında Umut, Mendes, Varela, Gyan gibi isimlere sahip olan sarı-kırmızılılar, Dynamo Kiev ve Ukrayna Milli Takımı’ndan tanıdığımız Kravets’i transfer ederek kadrosunu güçlendirdi. İhtiyaç duyulan anlarda kulübeden dahil olan Nikola Stojiljkovic’in kötü performansını akıllarımıza getirdiğimizde, Kravets’in Nikola’ya göre çok daha faydalı olacağı aşikar. Ayrıca Artem, Kiev’de bir dönem çift forvet de oynadı. Ligin ikinci yarısında Umut & Kravets ön ikilisini izleyebilir miyiz, neden olmasın?


4) Andre Biyogo Poko – Göztepe
2015/16 sezonu başında Bordeaux’dan Karabükspor’a transfer olan Poko, kış transfer döneminde Karabükspor’da yaşanan yaprak dökümünde takımdan ayrılan isimlerden biri oldu. Ön libero pozisyonunda görev alan Gabonlu futbolcu, görev verildiği takdirde sağ bekte de oynayabiliyor. Göztepe, sezonun ilk yarısında 6 numara pozisyonunda tecrübeli isim Selçuk Şahin ile oynamıştı. Şahin’in gösterdiği performans her ne kadar vasatın üstünde olsa da, 36 yaşındaki bir futbolcunun 34 haftalık lig maratonunda performansını aynı çizgide tutması çok da beklenilen bir durum değil. Bu açıdan baktığımızda, defansif özellikleriyle ön plana çıkan Poko bu bölgede forma rekabetini arttırmakla beraber Tamer Tuna’nın sezon içerisindeki rotasyonunda da elini kolaylaştıracaktır.


3) Moussa Sow – Bursaspor
2014/15 sezonunun sonunda Fernandao-Bakambu-Enes Ünal üçlüsünü aynı anda kaybeden Bursaspor, ertesi sezon bu bölgedeki boşluğu Tomas Necid ve Tom de Sutter ile doldurmaya çalışmış, fakat istenilen verim tam olarak alınamamıştı. Kubilay’ın da beklenenleri tam olarak verememesiyle birlikte o dönemden beri hücum hattında sıkıntılar yaşayan yeşil-beyazlılar, mevcut olarak Kembo ve Stancu’nun bulunduğu forvet bölgesine Moussa Sow’u transfer ederek taraftarların yüzünü güldürdü. Fenerbahçe’de geçirdiği 4.5 sezonda ülkemizi yakından tanıyan Senegalli golcü, hiç şüphesiz ki gol yollarında problem yaşayan Bursaspor’un ihtiyacı olan isim. Hücum anlamında Bursaspor’da işler “tersine dönecektir” diyerek kötü bir espriyle bitirelim.


2) Arda Turan – Medipol Başakşehir
2011 yılında Atletico Madrid’e transfer olmak için Türkiye’den ayrılan Arda Turan, 2018 yılında Barcelona’dan Medipol Başakşehir’e transfer oldu. Sadece bu cümle için bile konuşulması gereken çok söz, düşünülmesi gereken çok şey var fakat küçük bir transfer yazısına bunları sığdırmak çok mümkün değil diye düşünüyorum. Futbol yetenekleriyle Barcelona’ya kadar tırmanabilen bir ismin, özel hayatı sebebiyle o noktada tutunamaması ve Başakşehir’e transfer olması çok hoş bir durum değil. Tüm bunlara rağmen taraftar baskısının olmadığı, yetenekli futbolcuların bulunduğu bir kulüpte Arda’nın başarılı olamayacağı tahmin etmiyorum. Abdullah Avcı, zaman zaman Mossoro’nun bölgesinde zaman zaman ise kanat pozisyonunda Kerim Frei’ın yerine alınabilecek en yüksek verimi alacaktır zannımca.


1) Domagoj Vida – Beşiktaş
Beşiktaş, Domagoj Vida’yı bonservis bedeli ödemeden transfer etti.  Sezon başında Real Madrid’den Pepe’yi kadrosuna katan siyah-beyazlılar, bu transferle birlikte savunma hattını oldukça güçlendirdi. Bu sezon Dinamo Kiev’de 18 mücadelede forma giyen Vida, ayrıca Hırvatistan Milli Takımı’nın oynadığı son 12 resmi karşılaşmaya da ilk 11’de başladı. 6 ay önce 15 milyon Euro istenilen bir futbolcuyu, sözleşmesinin bitmesini bekleyip bedavaya alabilmek çok büyük bir transfer başarısı. Boyko’nun henüz elden çıkartılamaması sebebiyle lisans çıkartılamayan 28 yaşındaki stoper, Antalyaspor karşılaşmasında sahada olamayacak. Tosic’in performansı bu çizgide devam ettiği müddetçe, Şenol Güneş’in bugüne kadar bizlere gösterdiği forma adaleti doğrultusunda; Vida’yı hemen ilk 11’de kadroda görebilir miyiz sorusu, gerçekten merak konusu. 


18 Ocak 2018 Perşembe

Ziraat Türkiye Kupası Çeyrek Final Torbaları

Ziraat Türkiye Kupası, son 16 turunda oynanan 16 karşılaşmanın ardından çeyrek final turu ile devam ediyor. Çift maçlı eliminasyon sistemine göre oynanacak çeyrek final karşılaşmalarının kura çekim töreni, yarın saat 15.00'da yapılacak.

Torbaların geçtiğimiz sezonda takımların liglerini bitirdikleri noktalara göre belirlendiğini hatırlatalım ve torbalara göz atalım:


Çeyrek final ilk maçları 30, 31 Ocak ve 1 Şubat; ikinci maçları ise 6, 7 ve 8 Şubat'ta oynanacak.

16 Ocak 2018 Salı

Kim Milyoner Olmak İster? - Manuel Neuer


Dünyanın en iyi kalecilerinden biri olarak görülen, hem Bayern Münih’in hem de Almanya Milli Takımı’nın kalesini başarıyla koruyan Manuel Neuer, futbol sahalardaki başarısının yanında genel kültürünü de Alman televizyon kanalı RTL’de yayınlanan “Wer Wird Millionar?” programında 2011 yılında kanıtlamıştı.

Türkiye’de “Kim Milyoner Olmak İster?” ismiyle tanıdığımız programa, bir yardım kuruluşuna yardım etmek için ülkenin bazı ünlü isimleriyle birlikte katılan Neuer, tam 14 soruya doğru cevap vermesinin ardından final sorusu olan “Nürnberg doğumlu Martin Behaim’e borçlu olduğumuz nedir?” sorusuna “Oyun burada sona erdi.” diyerek cevap vermeyen Alman eldiven, yarışmayı 500 bin Euro kazanarak tamamlamıştı.

Değindiğimiz üzere yardım amaçlı düzenlenen gecede yarışmaya başka ünlüler de katılmıştı. Maite Kelly ve Michael Mittermeier 125 bin Euro, Gaby Koster ise 64 bin Euro kazanmıştı.

Bileğinin hakkıyla kazandığı milyon dolarların ardından, bu sefer de beyninin hakkıyla 500 bin Euro kazanan Neuer’in doğru yanıtladığı 14 soruyla yazıyı tamamlayalım, bakalım siz katılmış olsaydınız Manuel Neuer ile aynı performansı sergileyebilecek miydiniz? Buraya tıklayarak sorulara erişebilirsiniz.

Kaynaklar: Spiegel.De / FourFourTwo